Biz İK’cılar genelde kendimizden bahsetmek yerine karşımızdaki insanı dinlemeyi, okumayı ve izlemeyi severiz. Onları anlayabilmek için özgeçmişlerini okur, mülakatlara dahil olur, toplantılarda ve özel hayatımızda çeşitli bilimsel ve bilimsel olmayan gözlemler yaparız.
Sanılanın aksine, bir meslek hastalığı misali birçok İK çalışanı kendileri için özgeçmiş oluştururken zorlanır ve hatta kendilerini anlatmaktan kaçınırlar.
Bu sebeple basit ama yaygın kullanılan bir şekilde mülakatlardaki klasik sıralamayla kendimi anlatmam gerekirse; 1984 yılında Gölcük’te doğdum. Gölcük, Ankara, Napoli ve İstanbul olmak üzere birkaç şehirde yaşadım. 2017 yılında İngiltere’ye taşındım. Şuan bana göre dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Bath’da yaşıyorum.
İngilizce ve Almanca’yı Çankaya Anadolu Lisesi (Ankara) ve Üsküdar Anadolu Lisesi’nde (İstanbul) öğrendim.
İstanbul Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken 3.000 kişinin çalıştığı Dardanel şirketinde İnsan Kaynakları departmanında hayatımın sonuna kadar devam edeceğini düşündüğüm İK macerasına atıldım. Ciddi ilk iş tecrübem olarak varsaydığım bu şirkette işe girme hikayemi umarım yollarımız bir gün kesişirse yüzyüze anlatma imkanı yakalarım. Ufak bir ipucu vermem gerekirse hikayemin başlığı “iş verilmez, alınır”. 🙂
Mezun olduktan 2 yıl sonra, o dönem büyük bir gurur kaynağım olan “4 yıllık tecrübemle” iş hayatıma ara verip büyüleyici atmosferine kapıldığım İstanbul Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisansı’nı kazandım. Tez konumu malesef hiçbir zaman önemini yitirmeyecek bir kavram olan “İş hayatında Taciz (Mobbing) ve İç Girişimcilik” olarak belirledim. Okul hayatına ara verip yeniden fotokopi çektirme rolune dönenlerin çok iyi anlayacağı üzere iş hayatının koşuşturmacalı günlerine özlem duyduğumu anladım. Yüksek lisans yaparken Ciner Holding başta olmak üzere birçok Medya şirketini tanıma imkanı yakaladım. Kendime çeşitli bahaneler uydurarak bu şirketlere bir şekilde sızdım!
2009 yılında daha önce hiç bir fikir sahibi olmadığım her günü ayrı bir heyecan, ayrı bir tecrübe olan E-ticaret sektörüne, markafoni şirketiyle girdim. O döneme kadar çok fikir sahibi olmadığım yazılımcılar ve onların sayılarla ve sıfırdan bir şeyleri yaratabilme gücüyle tanıştım. Plaza insanı olarak benim dünyamdan çok ayrı bu dünyanın renkli dünyasına kapıldım. İnsan Kaynakları Müdürü olarak katıldığım markafoni’de 30 kişilik çekirdek bir ekipten 550 kişilik dev bir kadroya dönüşmesine ufak da olsa katkıda bulundum. (Sayı diğer sektörler için çok küçük, e-ticaret dünyası için oldukça büyüktür. Sektördeki herhangi birine sormanız yeterli) 🙂 2011 sonunda hala bahsettiğimde yüzümde tebessüm uyandıran şirketim markafoni’den ayrıldım.
Ardından kardeşim Ceyda ile birlikte 2011 sonunda tohumlarını attığımız enerjik agency şirketini kurduk. enerjik agency internet sektöründe yoğun olarak İşe Alım yapan, modeli danışmanlık sisteminden çok farklı olan bir ajans oldu. 2012 yılından bu yana Girişimcilik, İş Hayatı ve İnsan Kaynakları alanlarında düşüncelerimi, gözlemlerimi ve bildiklerimi paylaşmaya çalışıyorum.
Ardından yine değişmez ortağım Ceyda ile birlikte İngiltere‘de ikinci şirketimiz olan Coolever‘ı 2017 yılında kurduk. 2018 yılının Ekim ayında yayına aldığımı dünya tatlısı bir Recruitment SaaS için çalışıyoruz. Bunun yanında Türkiye, Almanya, Hollanda, Ispanya, Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere internet sektöründeki şirketler ile bu alanda çalışan profesyonelleri bir araya getiriyoruz.
Ayrıca yurtdışında çalışma kararı alan dostlarımızın maceralarını topladığımız blogumuz ile ilgileniyoruz. Ben kendimde kısaca bahsettim. Peki ya siz? 🙂
. . .
2012 yılından bu yana blog yazılarımı bildiklerimi paylaşabilmek amacıyla hazırlayıp yayınlamaya çalışıyorum. Yazımı beğendiyseniz veya işinize yarayacağını düşünüyorsanız bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz.
Buy me a coffee butonuna basmanız yeterli.
Buy me a coffee!